Değinmek istediğim mesele, bu sitelerin manşetlerinde sıkça kullanılan gizemli dil ile ilgili. Artık birbirine benzeyen ve belli ki tıklanma kaygısı üzerine kurulu bir manşet biçimi oluşmaya başladı haber sitelerinde. "... bakın kim?", "... ne dedi?", " İşte o ... " gibi kalıplarla hazırlanan bu manşetlerin kuralları, ilkeleri, üslubu geleneksel medyayla ne kadar örtüşüyor bilmiyorum ama şahsen ben ilgimi çeken bir haber olsa dahi, ilkokul seviyesinde merak uyandırmaya çalışan bu manşetlere tıklayıp bir sayfa daha o sitede gezinmeyi istemiyorum. Dayanamadığımdaysa kendimi kandırılmış gibi hissediyorum. Bu işin önde gidenleri (geleneksel medyanın internet siteleri veya bağımsız internet haberciliği yapanlar) bu tarzdan vazegeçer de manşette haberin içeriğiyle ilgili bir iki ayrıntı verirlerse tıklanma oranlarının (veya sayfa görüntülenme sayılarının ve haliyle reklam gelirlerinin) azalacağından mı korkuyorlar, yoksa sitelerin editörleri bilinçli/bilinçsizce birbirlerinden etkilenerek bu tarza kendilerini mahkum mu hissediyorlar, merak ediyorum.
Biz geleneksel medyanın kodlarını çözmeyi öğrenmediğimiz (veya bize öğretilmediği) için yeni medyanın da kodlarını çözmeyi bilmiyoruz, bilmekte de geç kalacağız. Medyaokuryazarlığı dersi RTÜK ve MEB arasında yapılan bir protokolle ilköğretim okullarında seçmeli ders olarak uygulandı. Etkili bir sonuç almaya yönelik bir hazırlık yapılmadı. Ekranlarda neler olup bittiğinden, sosyal medyanın/internet medyasının ne yapmaya çalıştığından biraz olsun haberdar olmanın en köklü/etkili çözümü okullarda zorunlu medya okuryazarlığı dersi verilmesinden geçiyor. Tabi medyanın ve kanun koyucuların işine geliyorsa...
İşte O Manşetlerden Örnekler ;)
Haber sitesinden ziyade bahis sitesi gibi
"Buna" derken? Diyanet İşleri Başkanına mı?
Bunun neresi kızgın? Gayet gülümsüyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder