03 Temmuz 2013

Dünyanın En Pahalı Kahvesi: Kopi Luwak

Kilosu 700$'a kadar çıkan, dünyanın en pahalı kahvesi olarak bilinen Kopi Luwak'ın ilginç bir hikayesi var. Güneydoğu Asya'da yaşayan ve Latince Paradoxurus hermaphroditus adı verilen bir misk kedisi türü [İng: civet] kahve tanelerini yedikten sonra dışkılıyor. Kahveler yerli halk tarafından toplanıp üreticilere satılıyor. Dediklerine göre, bahsi geçen hayvanın enzimleri bu kahveye eşsiz bir tat veriyor ve az üretilen çok aranılan bu kahve türü de böyle fahiş bir fiyattan satılıyor. Çok afedersiniz ama [bkz: b*kunu çıkarmak] deyiminin tabiri caizse "cuk oturduğu" başka bir vaka var mıdır bilemiyorum. Resimlerde kahve taneleriyle poz vermiş bir Paradoxurus hermaphroditus ve paketlenmiş bir Kopi Luwak göreceksiniz, sakın şaşırmayın.  




30 Ocak 2013

Bir Siyasi Parti Cenneti Olarak Türkiye

Türkiye'de en eskisi 30 yaşında, en yenisi bir haftalık olan 71 (#yetmişbir#) adet siyasi parti faaliyet gösteriyor. Eskilerin de yenilerin de bazılarının siyasi geçmişi resmi kuruluş tarihlerinin öncesine dayanıyor. Darbeler, birleşip ayrılmalar vb gelişmeler neticesinde kapanıp yeniden açılanlar oldu bilindiği üzere. 2012 yılında 10, 2011 yılında 6, 2010 yılında 8, 2000-2009 yıllarında 31 adet siyasi parti kurulmuş (hala aktif olarak siyasi hayatına devam edenler). Tam listeye Yargıtay'ın web sitesinden ulaşmak mümkün:

28 Ocak 2013

Bir İki Reklam

İnternet Reklamcılığı geleneksel medya reklamcılığına göre daha çok tuzaklarla dolu. "Okur/İzleyici reklama bir kere tıklasın yeter" mantığı hakim.

REKLAM 1
Niye arkadaşım? Sen geri zekalı mısın?

Reklamdaki model 42 yaşında ve inanması güç ama bir mühendisi canlandırıyor. O kazandıysa hepimiz kazanabiliriz. Hepimizin kazanacağının nasıl ön görüldüğü ve çıtanın 42 yaşındaki bir mühendise kadar neden düşürüldüğünü bilemiyorum. ama yapmamız gereken çok basit. Aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Benim aklıma kötü kötü şeyler geliyorsa herkesin aklına kötü kötü şeyler gelebilir.

REKLAM 2
Saçları neden göstermiyorsunuz güzel kardeşim?

Tanju'nun saçlarını çıkaran çıkarana. Vakti zamanında kel olduğuna bu kadar çok sevinen başka bir kel var mıdır bilemiyorum. Tanju'nun saçlarını çıkaran bitkisel ürün reklamında Tanju'nun saçlarının görünmemesi reklam ajansının hedef kitlenin zekasıyla ilgili düşüncelerini gözler önüne sermiyor mu sizce de?

Edit: Yukarıdaki reklamı yapılan bitkisel ürünün etkisiyle ilgili önemli bir gelişme oldu sayın seyirciler. Gelenek yine bozulmadı. Kelin ilacı olsa kendi kafasına sürer(miş).

An itibariyle Tanju:

25 Ocak 2013

Haber Sitelerinin Gizemli Manşetleri

İnternet medyası, haberciliğe başka bir boyut getirdi bile. Mobil iletişim araçlarıyla birlikte internet hayatımızın her alanında, her saat diliminde yanıbaşımızda. Gazete, radyo, televizyon gibi köklü geçmişe sahip medya kanallarına "geleneksel" denirken, internetle birlikte hayatımıza giren medya biçimi de internet medyası, sosyal medya gibi isimlerle anılıyor oldu. Henüz şekillenmeye başlayan bu yeni medyanın en çok rağbet gören biçimlerinden biri de internet haber siteleri şüphesiz. Bunların bazısı geleneksel medya organlarının internet sitesi, bazıları da tek bağımsız birer internet sitesi olarak hizmet veriyor. Pek çoğu reklam gelirleriyle giderlerini karşılıyor, ticari bir işletme olarak faaliyet gösteriyor. Gazetelerin satış rakamları ne anlama geliyorsa, bu siteler için de tıklanma oranı ve/veya sitede geçirilen süre o demek. Sonuçta ticari kaygı taşıyor ve imtiyaz sahipleriyle çalışanları için bir geçim kaynağı konumundalar.

Değinmek istediğim mesele, bu sitelerin manşetlerinde sıkça kullanılan gizemli dil ile ilgili. Artık birbirine benzeyen ve belli ki tıklanma kaygısı üzerine kurulu bir manşet biçimi oluşmaya başladı haber sitelerinde. "... bakın kim?", "... ne dedi?", " İşte o ... " gibi kalıplarla hazırlanan bu manşetlerin kuralları, ilkeleri, üslubu geleneksel medyayla ne kadar örtüşüyor bilmiyorum ama şahsen ben ilgimi çeken bir haber olsa dahi, ilkokul seviyesinde merak uyandırmaya çalışan bu manşetlere tıklayıp bir sayfa daha o sitede gezinmeyi istemiyorum. Dayanamadığımdaysa kendimi kandırılmış gibi hissediyorum. Bu işin önde gidenleri (geleneksel medyanın internet siteleri veya bağımsız internet haberciliği yapanlar) bu tarzdan vazegeçer de manşette haberin içeriğiyle ilgili bir iki ayrıntı verirlerse tıklanma oranlarının (veya sayfa görüntülenme sayılarının ve haliyle reklam gelirlerinin) azalacağından mı korkuyorlar, yoksa sitelerin editörleri bilinçli/bilinçsizce birbirlerinden etkilenerek bu tarza kendilerini mahkum mu hissediyorlar, merak ediyorum.

Biz geleneksel medyanın kodlarını çözmeyi öğrenmediğimiz (veya bize öğretilmediği) için yeni medyanın da kodlarını çözmeyi bilmiyoruz, bilmekte de geç kalacağız. Medyaokuryazarlığı dersi RTÜK ve MEB arasında yapılan bir protokolle ilköğretim okullarında seçmeli ders olarak uygulandı. Etkili bir sonuç almaya yönelik bir hazırlık yapılmadı. Ekranlarda neler olup bittiğinden, sosyal medyanın/internet medyasının ne yapmaya çalıştığından biraz olsun haberdar olmanın en köklü/etkili çözümü okullarda zorunlu medya okuryazarlığı dersi verilmesinden geçiyor. Tabi medyanın ve kanun koyucuların işine geliyorsa...


İşte O Manşetlerden Örnekler ;)

Haber sitesinden ziyade bahis sitesi gibi 

 "Buna" derken? Diyanet İşleri Başkanına mı?

 Bunun neresi kızgın? Gayet gülümsüyor?

01 Kasım 2012

Met Üst Dergi

Metin Üstündağ, nam-ı diğer met-üst, dev kişilik dev dergi sloganıyla geçtiğimiz Haziranda ilk sayısını, Ekim ayında ise ikinci sayısını çıkarttığı met üst ile mizah ve edebiyat düşkünlerinin damak tadına hitap etmeye devam ediyor. Yıllar önce yaşam öyküsünü anlattığı kısa bir metin okumuştum dergilerden veya kitaplardan birinde. Metinden aklımda kalan bir cümleyle hem onu, hem mizahını hem de edebiyatını en kısa şekliyle özetleyebilirim belki. Demişti ki kendisini okura tanıtırken: "O yürürken dünya biraz aksıyor".

Derginin ikinci sayısında da, aksaması ile ilgili başından geçirdiklerini hem gülümseten hem de insanın boğazını düğümleyen bir üslupla yeniden okumak mümkün... Tamamını değil belki ama, son iki paragrafı alıntılarsam sanırım kendisi de kızmayacaktır. Epey süredir ilk kez, okuduğum bir şeylerin bünyemde hasara yol açtığını hissettiğimi de itiraf etmeliyim. 


Met Üst ustanın ustası Oğuz Aral'a da rahmet dileyip bir selam göndermeli mizahtan bahsediyorsak. Ve mizahı ciddi bir bir iş haline dönüştüren tüm ustalara...

Dergide denilene göre "kafası estiğinde" çıkacağı için bir sonraki sayının zamanı ile ilgili bir bilgi veremiyorum. Keyifle okumanızı dilerim.