22 Ekim 2010

Gökhan Gönül

Dörtlü savunmaların kanatlarını koruyan oyuncuların plakası yerliyse bir yerden arıza vermesi beklenirdi hep. Ya güçlü savunmasına karşın zayıf hücum özelliklerine sahip, ya da hücuma çıktıktan sonra geri dönüşlerinde sorun olanlarına rastladık yıllar boyunca. Süratı dudak uçurtsa da sıfıra indiğinde yaptığı ortalara biraz teknik değil de tüm kazmalığını katan ve bu yüzden tribünlerin tepkisini çeken beklerimiz oldu hem kulüplerde hem de a milli takım kadrosunda. Her şeyden öteye ortalama bir performansı olmayan oyunculardan oldular bu mevkinin adamları.

Mevkinin gerektirdiği özelliklerin hemen hepsine en az ortalama düzeyde sahip, işini hep iyi yapmaya çalışan, o mevkide yerli oyuncuların da var olabileceğinin sinyallerini veren Gökhan Gönül çıktı piyasaya sonra ve Fenerbahçe ne kadar isabetli bir transfer yaptığını çok geçmeden anlamış oldu. Şampiyonlar Liginde çeyrek final oynadığımız sene Uğur Boral ve Gökhan Gönül ikilisinin özellikle Sevilla maçlarında kanatların altını üstüne getirmeleri tur atlamızla eşdeğer ölçüde sevindirmişti beni. O üst düzey ve peşpeşe süren form grafiği bir daha aynı derecede olmadıysa sanırım bunda en çok sakatlığının ve sakatlığına rağmen yaptığı fedakarlıkların etkisi
var..

Her ne kadar bünyesi futbol endüstrisi tarafından kullanılmaya, menajer tayfası tarafından sömürülmeye müsait gibi görünmese de, anlamakta her zaman güçlük çektiğim Aziz Yıldırım Yönetiminin transfer politikalarının bir kurbanı olacağından en çok koktuğum oyuncu Gökhan Gönül'dür. Öyle sanıyorum ki sözleşmesi 2011 başlarında bitiyor ve yine öyle sanıyorum ki Fenerbahçe ile sözleşme yenilememek için hiç bir nedeni yok Gökhan Gönül'ün. Umarım bu sözleşme sonunda veya bir sonrakinde başka şeylerin kurbanı olmaz ve eğer Avrupa'da oynamam derse Fenerbahçe'den emekliye ayırır kendini. Amatör görünümlü profesyonel duruşa sahip, insanda Anadolunun bağrından kopup gelmiş hissi uyandıran Gökhan'ı kaybetmeyi kim ister ki?

Hiç yorum yok: