25 Ocak 2013

Haber Sitelerinin Gizemli Manşetleri

İnternet medyası, haberciliğe başka bir boyut getirdi bile. Mobil iletişim araçlarıyla birlikte internet hayatımızın her alanında, her saat diliminde yanıbaşımızda. Gazete, radyo, televizyon gibi köklü geçmişe sahip medya kanallarına "geleneksel" denirken, internetle birlikte hayatımıza giren medya biçimi de internet medyası, sosyal medya gibi isimlerle anılıyor oldu. Henüz şekillenmeye başlayan bu yeni medyanın en çok rağbet gören biçimlerinden biri de internet haber siteleri şüphesiz. Bunların bazısı geleneksel medya organlarının internet sitesi, bazıları da tek bağımsız birer internet sitesi olarak hizmet veriyor. Pek çoğu reklam gelirleriyle giderlerini karşılıyor, ticari bir işletme olarak faaliyet gösteriyor. Gazetelerin satış rakamları ne anlama geliyorsa, bu siteler için de tıklanma oranı ve/veya sitede geçirilen süre o demek. Sonuçta ticari kaygı taşıyor ve imtiyaz sahipleriyle çalışanları için bir geçim kaynağı konumundalar.

Değinmek istediğim mesele, bu sitelerin manşetlerinde sıkça kullanılan gizemli dil ile ilgili. Artık birbirine benzeyen ve belli ki tıklanma kaygısı üzerine kurulu bir manşet biçimi oluşmaya başladı haber sitelerinde. "... bakın kim?", "... ne dedi?", " İşte o ... " gibi kalıplarla hazırlanan bu manşetlerin kuralları, ilkeleri, üslubu geleneksel medyayla ne kadar örtüşüyor bilmiyorum ama şahsen ben ilgimi çeken bir haber olsa dahi, ilkokul seviyesinde merak uyandırmaya çalışan bu manşetlere tıklayıp bir sayfa daha o sitede gezinmeyi istemiyorum. Dayanamadığımdaysa kendimi kandırılmış gibi hissediyorum. Bu işin önde gidenleri (geleneksel medyanın internet siteleri veya bağımsız internet haberciliği yapanlar) bu tarzdan vazegeçer de manşette haberin içeriğiyle ilgili bir iki ayrıntı verirlerse tıklanma oranlarının (veya sayfa görüntülenme sayılarının ve haliyle reklam gelirlerinin) azalacağından mı korkuyorlar, yoksa sitelerin editörleri bilinçli/bilinçsizce birbirlerinden etkilenerek bu tarza kendilerini mahkum mu hissediyorlar, merak ediyorum.

Biz geleneksel medyanın kodlarını çözmeyi öğrenmediğimiz (veya bize öğretilmediği) için yeni medyanın da kodlarını çözmeyi bilmiyoruz, bilmekte de geç kalacağız. Medyaokuryazarlığı dersi RTÜK ve MEB arasında yapılan bir protokolle ilköğretim okullarında seçmeli ders olarak uygulandı. Etkili bir sonuç almaya yönelik bir hazırlık yapılmadı. Ekranlarda neler olup bittiğinden, sosyal medyanın/internet medyasının ne yapmaya çalıştığından biraz olsun haberdar olmanın en köklü/etkili çözümü okullarda zorunlu medya okuryazarlığı dersi verilmesinden geçiyor. Tabi medyanın ve kanun koyucuların işine geliyorsa...


İşte O Manşetlerden Örnekler ;)

Haber sitesinden ziyade bahis sitesi gibi 

 "Buna" derken? Diyanet İşleri Başkanına mı?

 Bunun neresi kızgın? Gayet gülümsüyor?

01 Kasım 2012

Met Üst Dergi

Metin Üstündağ, nam-ı diğer met-üst, dev kişilik dev dergi sloganıyla geçtiğimiz Haziranda ilk sayısını, Ekim ayında ise ikinci sayısını çıkarttığı met üst ile mizah ve edebiyat düşkünlerinin damak tadına hitap etmeye devam ediyor. Yıllar önce yaşam öyküsünü anlattığı kısa bir metin okumuştum dergilerden veya kitaplardan birinde. Metinden aklımda kalan bir cümleyle hem onu, hem mizahını hem de edebiyatını en kısa şekliyle özetleyebilirim belki. Demişti ki kendisini okura tanıtırken: "O yürürken dünya biraz aksıyor".

Derginin ikinci sayısında da, aksaması ile ilgili başından geçirdiklerini hem gülümseten hem de insanın boğazını düğümleyen bir üslupla yeniden okumak mümkün... Tamamını değil belki ama, son iki paragrafı alıntılarsam sanırım kendisi de kızmayacaktır. Epey süredir ilk kez, okuduğum bir şeylerin bünyemde hasara yol açtığını hissettiğimi de itiraf etmeliyim. 


Met Üst ustanın ustası Oğuz Aral'a da rahmet dileyip bir selam göndermeli mizahtan bahsediyorsak. Ve mizahı ciddi bir bir iş haline dönüştüren tüm ustalara...

Dergide denilene göre "kafası estiğinde" çıkacağı için bir sonraki sayının zamanı ile ilgili bir bilgi veremiyorum. Keyifle okumanızı dilerim.


30 Eylül 2012

Orhan Gencebay İle Bir Ömür


Orhan Gencebay 60. Sanat yılına özel 32 yorumcunun seslendirdiği, 33 şarkılık bir albüm yaptı. Şu sıralar albümün yok sattığına dair haberler var bazı medya mecralarında. Albümle ilgili haberi ilk duyduğumda "60. sanat yılı" tamlamasındaki sayıya takıldı kafam. Yaşına baktım, 44 doğumlu nam-ı diğer Orhan Baba (68 yaşında). Tahmin ediyorum müzik eğitimine ilk başladığı yılı dikkate alarak böyle bir tanımlamaya gidiyor kendisi (veya menajeri, plak yapımcısı vs.) Yoksa 8 yaşında bu işten ekmek kazanmaya mı başladı bilmiyorum.

Kendisine yakıştırılan "Arabeskçi" nitelendirmesini ısrarla reddetti Gencebay. Kaldı ki çok küçük yaşta önemli hocalardan Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği dersleri almıış. Tarzını Tatlıses'ten, Ferdi Tayfur'dan, Hakkı Bulut'tan ayırmak için konservatuar mezunu olmaya gerek yok zaten. Müziğinde halk müziğinden de, sanat müziğinden de ezgiler, esintiler bulmak mümkün. Dönemin acılı arabeskçilerinin aksine kendi bestelerini söyler, enstrüman çalardı. Daha sofistike bir duruşu olduğu söylenebilir sanırım. Rivayet olunur ki, provalar esnasında orkestra içindeki onca müzisyenden yanlış nota basanı işaret edermiş. Belki bir şehir efsanesidir belki de doğrudur. Ama şu bi gerçek ki, entellektüellerin, sanat müziği veya pop müzik yapanların, bir zamanlar çok sıcak bakmadığı Orhan Gencebay Müziğinin 60. yılında eserlerini seslendirenlerin neredeyse tamamı, pop-rock vb. müzik türlerini icra eden kişiler. Bu değişimi sanırım kimse önceden tahmin edemezdi.

27 Mart 2011

Freddy Adu transferi Worldsoccer Nisan Sayısında

Ünlü futbol dergisi Worldsoccer, Nisan sayısında Çaykur Rizespor'un Freddy Adu transferini haber yaptı. Bank Asya Birinci Lig'de üst sıralarda yer alan ve Süper Lig'e çıkma mücadelesi veren Karadeniz ekibi, Fredua Koranteng Adu'yu devre arasında Benfica'dan kiralayarak sözleşme imzalatmıştı. Henüz 21 yaşındaki Gana kökenli oyuncu ABD Milli Takımında da forma giyiyor. Eski adıyla 2. lig, yeni adıyla Bank Asya Birinci Lig'in popülerliği ve Türk futbolunun reklamı açısında fena bir haber değil aslında.

14 Şubat 2011

Ryan Giggs Röportajı [World Soccer Şubat 2011]

Foto: World Soccer, Şubat 2011
World Soccer dergisinin Şubat 2011 sayısında Giggs röportajı yayınlanmış. Mancherster United'ın deneyimli kanat oyuncusu Giggs'e United, kariyeri, gelecek planları ve Alex Fergusonla ilgili sorular sormuş Frank Tennyson. Biz de severek okuduk, çevirdik.[Çeviri biraz acele oldu ama yine de iş görür.] Buyrunuz:


Premier Lig’ de 20. yılınız. Bu süre içinde İngiliz futbolu nasıl değişti?
Sanırım hazırlık seviyesi önemli ölçüde gelişti. Futbolcular kendilerine nasıl bakacaklarını, ne yemeleri gerektiğini, ne içmemeleri gerektiğini ve bunun gibi şeyleri artık biliyorlar. Bugün futbol o kadar hızlı ki üst seviyede kondüsyona sahi olmanız gerekiyor. Aksi halde başaramaz ve sakatlanırsınız. Sanırım en büyük değişim bu.

Değişmeyen bir şey de Alex Ferguson’un Old Trafford’daki hâkimiyeti. Onun yönetim tarzında ne değişti?   
Galiba eskiden olduğundan biraz daha olgun. İnsanların “hairdryer treatment”(*) dediğiyle fazla karşılaşmıyorsunuz ama aynı zamanda kulüpteki her bir kişi kendilerinden ne beklendiğini biliyor. Disiplin hala var ama farklı şekilde.

Dokuz yıl önce emekli olması bekleniyordu fakat tam tersi bir karar verdi. Bazılarının öne sürdüğü gibi, bu yıl Şampiyonlar Ligi’ni kazanırsanız emekli olacağını düşünüyor musunuz?
Gerçekten bilmiyorum. Tüm söyleyebileceğim onun hız kestiğine dair hiçbir işaret görmedim. Onla ilgili en önemli şey ilerleme, takımda yenileme yapma ve kulübe başarı getirme kabiliyeti. Manchester United’ın ne demek olduğunu biliyor ve tüm enerjisini bu beklentilerin karşılanmasını sağlamak için harcıyor. Bu tür bir arzun varsa, yaş işin içine girmiyor.

Ya sen? Bu sezon son sezonun olabilir mi?
Bu soru çok kez soruluyor ve açıkça söyleyebilirim ki henüz bir karar vermedim. Kendi adıma ve United açısından hakkını verebiliyorsam ve menajerim benden devam etmemi isterse diğer sezon da oynarım. Aksi halde, hem menajer hem de ben aynı fikirse olursak emekliye ayrılırım. Bu yüzden sezon sonunda ne olacağını hep beraber göreceğiz. 
 
30’larında ilerlerken senin futbol tarzın ne yönde değişti?
Eskiden olduğu kadar kanatta ileri geri gidemiyorum. Sanırım tecrübem bana topu daha iyi kullanmayı, nasıl pas alıp ne zaman yer bulacağımı öğretti. Sakatlık konusunda şanslıyım bu yüzden hala sahada kalabiliyorum ve hala futbol oynamayı seviyorum. Bu hiç değişmedi.

11 lig şampiyonluğu, 2 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 4 FA kupası ve 4 Lig Kupası kazandın. Seni motive edecek başka ne kaldı?
Deli değilim. Biliyorum ki kariyerimin sonuna geliyorum. Sonsuza kadar oynayamam açıkçası, bu yüzden her sezon daha çok değerli oluyor. Uzun süre emekli kalacaksınız ve ben bıraktığım dönemde olacağım kadar kazanmaya açım. Ayrıca United forması giymek her zaman olduğu gibi büyük bir onur.

United soyunma odasında senin rolün nedir?
Belirli bir rolüm yok ama açıkçası deneyimimle gençlerin ihtiyacı olması halinde onlar için oradayım.  Soyunma odasına ilk girdiğim ve Steve Bruce, Bryan Robson ve Mark Hughes gibilerini gördüğüm zamanı hatırlıyorum. Beni ürkütmüştü. Yaşlı bir adam olduktan sonra tüm geçen bu yılları düşünmek tuhaf.

Bu takımla geçen senelerdekini nasıl kıyaslarsın?
Her yönü farklı. Bu yüzden kıyaslamak doğru olmaz. İnanılmaz oyuncularımız oldu, inanılmaz kadrolara sahiptik sonra takımı yenilemek zorunda kaldık. Amaç bu iyi tarafları benzetebilmek. Sir Alex, genç yetenekler ve daha deneyimlilerden ihtiyaç duyulduğunda katkı sağlayabilecek harika bir başka takım yaratıyor. Dürüst olmam gerekirse, bence oldukça iyi durumdayız.

Manchester City’de süren büyük enteresan harcamalar hakkında ne düşünüyorsun? Bu futbol için olumsuz mu?
Hayır böyle düşünmüyorum. City taraftarları harikalar diyarında gibi olmalılar. Onlara iyi şanslar diliyorum. Kısa bşr sğre içinde tüm bu pahalı oyuncuların kulüplerine geldiğine şahit oldular. Belki de hayatları boyunca beklemedikleri bir şey bu. Bu City ve United arasındaki rekabeti kızıştırır mı? Sanırım öyle, çünkü şu anda City’nin şampiyonluğa oynaması bekleniyor. Şimdiye kadar iyi gittiler ama asıl nokta haftalar boyunca istikrara ihtiyacınız olan şampiyonluk yarışına tutunabilmek. Nasıl ilerleyeceklerini görmeliyiz.

Son olarak, kramponlarını astıktan sonra Ryan Giggs için sırada ne var?
Hep aynı şeyi yaptığım 20 veya daha fazla yıldan sonra eminim ki hayatımda büyük bir boşluk olacaktır. Antrenörlük belgemi alıyorum. Bu bana bir yol çizebilir fakat sadece şu anki oyunuma odaklanmak istiyorum. Biliyorum klişe olacak ama futbol benim için gerçekten bir oyun bu günlerde.

(*) Saç kurutma makinesi tedavsi: Takım kötü oynayınca menajerin iyice yaklaşarak oyuncunun karşısına geçip yüksek sesle azarlaması. Bu benzetmenin isim babası eski United'lı Mark Hughes imiş. Bkz: http://answers.yahoo.com/question/index?qid=20070319172623AA4pAJh ve http://www.thesun.co.uk/sol/homepage/sport/football/article69872.ece