28 Kasım 2010

Bu kez ne maçı kaybettik, ne de umudumuzu

Kaynak: Milliyet

İstanbul Büyükşehir Belediyespor: 0
Fenerbahçe: 1

Keşke Abdullah Avcı'nın uzun süredir emek verdiği bu takım, taraftarsız bir kurum takımı değil de, şöyle ortalama 10-15 bin seyirciye oynayan, 20-25 bin kişilik sevimli bi stadı olan bir takım olsaydı. Her kesimden futbol taraftarının beğenisini toplayan Abdullah Avcı'nın Belediyespor'u hiç bir sene, bir önceki seneden daha kötü bir sıralamada bitirmedi ligi. Bu yılki durumlarını da hesaba katarsak, istikrar denilen olgunun futbol için ne kadar elzem olduğunu anlamak daha kolay olacaktır sanıyorum ki.

Gelelim maça...
Üçbininci gol, Alex'in dalyası, Niang'ın gollerine devam etmesi, 3 Silahşorlerin ligdeki 16 takımın "attığı gol" hanesindeki sayıyı geçmiş olmaları bir tarafta, İBB'ye karşı oynadığımız maçlardaki puan kayıplarımız diğer tarafta başladık maça. Ha bir de Atatürk Olimpiyat Stadı'nın muharebe meydanını andıran ambiyansını es geçmemeli. (Esen rüzgar, tribünler ve saha arasındaki mesafe vs). "Karabulutlar dağılıyor mu yoksa daha beter mi toplanıyor üzerimizde" endişesi vardı herkeste. İlk dakikaları hasarsız atlatarak oyuna ağırlığımızı koyduk. İnanması güç ama Baroni'nin yaptığı presle kazandığımız top, Mehmet Topuz'un asisti sonrası Alex'in ayağından filelere gitti. Ve maçın genelinde hiç de hafife alınmayacak ve geçtiğimiz haftalarda eksikliğini çokça ve sıkça hissettiğimiz kontrollü oyunumuz hakimdi...

Fenerbahçe, geçen hafta Bucaspor karşısında attığı ilk dakika golü ve kısa sürede yakaladığı 3 farklı skora rağmen ikinci yarının neredeyse yarım saatinde rakibe vermişti oyun hakimiyetini. Verdiğimiz pozisyonları izledikçe bu maç berabere bitecek hissine bile kapılmıştım . Bunu yapmak adetimiz oldu bu sene. Puan kaybı yaşadığımız bir çok maçta öne geçmemize rağmen maçtan galip ayrılamadık... Bu maçta 1 tane attık, 2-3 tane net pozisyonu ve bir penaltıyı kaçırdık ama ne skoru koruma adına ne de bir şekilde oluşan rehavete sebep oyunun kontrolünü rakibe teslim etmedik. Teslim ettiğimiz skora etki edebilecek gol pozisyonlarıydı yalnızca, atamadılar...

Herkesin değindiği "sol" kanat mevzusuna değinmeyeceğim. Taktiksel açıklamalarla dolu maç analizi yapmayı da pek bilmem. Bir önceki golü unutanlardan olmuşumdur genelde.. Futbolun taktik kısmı değil de, romantik yanı hep daha ağır basıyor bende. Hatta öyle ki "Önümüzdeki maçlara bakıcaz" maç sonu klişesi hiç bu kadar anlam kazanmamıştı benim için...

Hiç yorum yok: